24 Haziran 2016 Cuma

Yargıtayca kabul edilen ve edilmeyen boşanma nedenleri

 Medeni Kanunun düzenlemiş olduğu uygulamada en yaygın olan boşanma sebebi evlilik birliğinin sarsılması suretiyle boşanmadır. Bu husus Yeni Medeni Kanunumuzda 166'ncı maddede düzenlenmiştir. Kanun evlilik birliğinin temelinden sarsılması kavramını, eşlerin ortak hayatlarını sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyecek aşamaya geldiği haller şeklinde, geniş yorumlanabilen bir statüye oturtulmuştur. Diğer deyişle bu maddenin yoruma açık olan, torba, genel hüküm olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı hallerin ne olduğunu, yıllardır süre gelen ve uygulanmakta olan Yargıtay içtihatları ile açıklamanın daha açık ve net olacağı kanaatindeyim. Bu hususta birkaç örnek ile bahsetmek gerekir ise:

►Kumar oynamak
►Kocanın yüzünü tırmalama
►Cinsel uyum ve doyumun kurulamaması
►Eşini yok yere ahlaksızlıkla itham etme
►Cinsel ilişkiden kaçınma
►Evlilik birliği içinde güven duygusunu sarsan davranışlar
►Eşini sevmediğini beyan etme
►Ev işlerini yapmaktan kaçınma
►Eşinin zina yapması üzerine onu dövme
►Başka biri ile ilişkisi olan eşine sürekli surette hakaret etme
►Sarhoş olup evin eşyalarını kırmak
►Uzun süre cinsel ilişki kurulamaması
►Aile içi şiddet
►Cumhuriyet karşıtı faaliyette bulunma
►Kayınvalide ve kayınpederin eşine kötü davranmasına engel olmama
►İntihara kalkışma
►Aşırı şekilde borçlanarak birçok icra takibinin yapılmasına meydan verme
►Aşırı derecede kıskançlık
►Evlilik sırlarını başkalarına anlatmak
►Eşinin erkek olmadığını söyleyerek kocasını başkaları huzurunda aşağılamak
►Eşini ameliyat olan annesine göndermeme
►Eşi tarafından tehdit edilme
►Karşılıklı ağır hakaretler
►Eşini sosyal ortamdan soyutlama
►Sürekli olarak kavga etme
►Eşin altını ıslatması ve tedavi olmaya yanaşmaması
►Eşinin ilk evliliğinden olan çocuğunu istemeyerek çocuğa kötü davranma
►Hasta olan eşine açıkça ona bakamayacağını beyan etme
►Eşinin tedavisi ile ilgilenmeyerek doktor yerine üfürükçüye götürmek.


Ayrıca bazı hallerin, yukarıda örneklendirdiklerimizin aksine, Yargıtay tarafından evlilik birliğinin sarsılması olarak sayılmayan çeşitli kararlarda görüyoruz. 

Kan uyuşmazlığı
Çocuk sahibi olamama
Boy abdesti almamak
Hoşgörü ile karşılanan olaylardan sonra eski olaylar nedeniyle açılan dava
Doğurgan olmama
Eşlerden birinin başka bir şehirde olan işine gidip gelmesi
Bir defalık hakaret
İrade dışı meydana gelen üzücü olaylar (olayların ardından eşlerin evlilik birliğini devam ettirme iradesi gösterdikleri)
Evlilik birliğini sarsan olaylar
Uzun süre ayrı yaşama
Başka bir neden olmaksızın sadece fiili ayrılık
Dava açıldıktan sonra gerçekleşen olaylar (sadece tek bir neden olarak) 
Yaş farkı
Kadının çalışmak istemesi
Eşin hastalığı nedeniyle ev işi yapmaması
Eşin kleptomani rahatsızlığı olması
Diğer eşte sedef hastalığı olması
Davanın devamı sırasında kurulan cinsel ilişki olayların affedilmiş sayılması teşkil ettiğinden dava edilmiş olan konu
Tahrik sonucu atılan tokat
Yemekte bir kadınla çekilmiş olan fotoğraflar
Kısır olmak .

gibi örnekler Yargıtay tarafından boşanma nedeni olarak sayılmamıştır. Ancak yinede belirtmek gerekir ki yukarıda özet fikirleri, Yargıtay'ın görüşünü bildirdiğimiz kararların tam metinlerinin inceleyerek değerlendirmek ve mevcut somut duruma uygunluğunu tespit etmek her zaman daha doğru olacaktır. 

Yukarıda örneklendirmiş olduğumuz evlilik birliğinin sarsılması sayılan haller bir yana, kanun ayrıca fiilen aile birliğinde taraflardan beklenen asgari edimlerin yerine getirilmediğini yani sadece kağıt üzerinde süren evliliklerin de devamını mantıklı görmemiştir. Bu sebeple Yeni Medeni Kanun madde 166/2 ile, boşanma davasına itiraz hakkının kötü niyetli olarak kullanılmasının engellenmesini düzenlemiştir. Evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle açılan davada, davayı açan taraf daha çok kusurlu ise, davalının bu davaya itiraz hakkı vardır. Ancak haklı bir itiraz edilmiş olsa dahi; evlilikte, çocuklar ve taraflar yönünden korunacak değer kalmadıysa, boşanmaya karar verileceği bu madde ile düzenlenmiştir. Aksi halde itiraz, hakkın kötüye kullanılması sayılacaktır. Diğer bir deyişle evlilik birliğinin sürdürülmesinde taraflar ve çocuklar için korunacak ve sürdürülecek değerler mevcut ise, davacının daha çok kusurlu olduğu hallerde, davalı itiraz etme hakkına sahip olacak ve boşanma gerçekleşmeyecektir. Ancak bu değerler yok ise, itiraz kabul edilmeyecek evlilik sonlandırılacaktır.

Kanunumuz ayrıca ortak bir boşanma hükmü getirmiştir. Bu hüküm öncelikle daha evvel açılmış ve ret ile sonuçlanmış olan boşanma davaları için uygulanacaktır. Daha önce açılmış olan boşanma davasında verilmiş olan ret kararının kesinleşmesinden itibaren geçen 3 yıllık süre zarfında, eğer taraflar ortak hayatlarını yeniden kuramadılar ise, eşlerden birinin istemi ile boşanma davası açılabilecektir. Hemen vurgulamak gerekir ki, evlilik bir ortak yaşama duygu ve arzusuna bağlı olup; hayatın birlikte yaşanması ve paylaşılması amacını güder. Ortada hiçbir zorunluluk bulunmamasına rağmen, birlikte olmayı arzulamadıkları için eşler fiilen ayrı yaşıyorlarsa, o evliliğin sözü edilen amaç ve anlamının kalmadığının kabulü gerekir. Ancak bu üç yıllık ayrılık süresinin kesintisiz olarak sürmüş olması gereklidir. Bu süre dolmadan bu sebeple dava açmak mümkün değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder