24 Haziran 2016 Cuma

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kredi Kartlarına İlişkin Düzenlemelerin Değerlendirilmesi

Kredi kartları, sağladığı avantajlar ve peşin ödeme imkânını ortadan kaldırması nedeniyle tüketiciler tarafından tercih edilen bir araç olmuştur. Bu aracın kullanılması, farklı hukuki sorunları da gündeme getirmektedir. 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’unda (TKHK), 4077 Sayılı Kanun’un aksine kredi kartlarına ilişkin özel bölüm yer almamaktadır. Kredi kartları, tüketici kredileri başlığı altında incelenmiş ve tüketici kredileri hakkındaki hükümlere tâbi olmuştur. Her ne kadar kredi kartları tüketici kredisi olarak belirtilmiş olsa da, kredi kartı sözleşmelerinin kendilerine özel durumları göz önüne alınarak, tüketici kredilerinden ayrı özel başlıklar halinde belirtilmesi gereklidir. Söz konusu hükümler özellikle sigorta hükümleri, kart aidat, hesap işletim ücretleri, faiz ve erken ödeme üzerinde olmalıdır. Çalışmamızda, TKHK ile tüketici kredileri başlığı altında ele alınan kredi kartlarının, belirtilen konularda özel durumları hakkında uygulama ve doktrin bazında yer alan konular üzerine inceleme yapılacaktı


6502 SAYILI TÜKETİCİNİN  KORUNMASI HAKKINDA KANUN KAPSAMINDA  KREDİ KARTLARINA İLİŞKİN DÜZENLEMELERİN DEĞERLENDİRİLMESİ


Ali ÖNAL
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Özel Hukuk Araştırma Görevlisi
  1. Genel Olarak

6502 Sayılı TKHK kredi kartlarını, ikinci bölümde, “Tüketici Kredile- ri” başlığı altında md. 22’de tanımlamıştır. Buna göre, “Kredi kartı sözleş- melerifaiz veya benzeri bir menfaat karşılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer şekilde taksitle ödeme imkânı sağlanması hâlinde tüketici kredisi sözleşmesi olarak değerlendirilir”. Yeni Kanun’a göre kredi kartı sözleşmesinin iki temel unsuru vardır: i) İlk olarak kredi kartı sözleşmesinin faiz veya bir menfaat karşılığında düzenlenmesidir. Bu unsur kredi veren menfaatinin sağlanmasını esas al- maktadır. ii) İkinci olarak ise, ödemenin üç ay ya da daha uzun süre erte- lenmesi veya taksit imkânı sağlanması şartıdır. Burada amaç tüketicinin menfaatinin sağlanmasıdır. Söz konusu unsur kredi kartı sözleşmelerine 
ilişkin asli unsurdur. Zira TKHK salt tüketicileri korumak şartıyla getiril- miş olup, söz konusu unsur da tüketicinin menfaatlerini korumaktadır.

Kanun her ne kadar tüketicinin korunması hakkında hükümler icra etse de, tüketici ile kredi veren arasında edimler dengesini sağlamak ama- cıyla hareket etmektedir. Bu durum yeni bir anlayıştır. Kanun ile tüketici, taksit veya ödemelerin ertelenmesi ile menfaat elde etmektedir. Bunun ya- nında kredi veren ise erteleme veya taksit imkânları sunması karşılığında faiz, ücret veya başkaca bir menfaat elde etmektedir. Kanaatimizce yeni Kanun’da tüketici kredisi sözleşmelerinde taraflar arasında edim denge- sinin sağlanması, bir şart olarak göze çarpmaktadır.

Yeni kredi kartı düzenlemesinin 4077 Sayılı Kanun düzenlemesine nazaran daha geniş bir uygulama alanı oluşturduğu bir gerçektir. 4077
Sayılı Kanun’da “Kredi kartı ile mal veya hizmet  alımı  sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan krediler…” şeklinde düzenlenmekteydi. Yeni düzenleme ile kredi kartları, yalnızca mal ve hizmet alımları için kullanılmaktan çıkarılarak; taraflar- dan birinin tüketici olduğu her türlü sözleşmede uygulanabilir olmuştur. Bu açıdan Kanun tüketici lehine bir düzenleme getirmiştir. Kredi kartla- rının, taraflardan birinin tüketici olduğu her türlü sözleşmede kullanıl- ması durumu, kredi kartı sözleşmelerinin tüketici kredisi başlığı altında incelemesinin bir sonucudur. Kredi kartı sözleşmelerinin tüketici kredisi başlığı altında düzenlenmesinin bir diğer sonucu da faiz oranına ilişkin- dir. Buna göre kredi kartı sözleşmeleri, faiz oranının tüketici kredisi söz- leşmeleri uyarınca belirlenen miktarı geçemeyeceği koruması altındadır. Bu hukuki korumadan kredi kartı sözleşmeleri de yararlanmaktadır2. Bu şekilde kredi kartlarının uygulama içinde daha geniş bir alanda kullanı- lacağı görülecektir.

  1. Kredi Kartı Sözleşmelerinin Şekli Unsurları

Türk hukukunda kural olarak sözleşme serbestisi ilkesi kabul edil- miştir. Bu durum kural olmakla birlikte, bazı hallerde, sözleşmenin yazılı şekilde yapılması zorunluluk olarak kabul edilmiştir. Bu kabulün amacı, tüketicinin son defa düşünmesi ve hukuken irade beyanını ifade etmeden önce son defa kararını gözden geçirmesinin istenmesidir3.

Kredi kartı sözleşmesinin şekil şartları 4077 Sayılı TKHK kapsamında özel olarak belirtilmişti. 6502 Sayılı Kanun’da ise sözleşmenin şekil şart- larının neler olacağı yönünde md. 5’de kısmen bir düzenleme yapılmıştır. Bu noktada, TKHK’da ayrıntılı olarak şekil şartlarına ilişkin düzenleme- nin yapılmasına gerek de duyulmamaktadır. Keza, söz konusu hükümler Banka ve Kredi Kartları Kanunu4 (BKKK) md. 24 kapsamında ele alınmıştır. Buna göre kart çıkaran kuruluşlar ile kart hamilleri arasındaki ilişkiler, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde en az on iki punto ve koyu siyah harflerle hazırlanacak, yazılı sözleşme ile düzenlenecektir5. Bu hususun Kanun’da yer alması oldukça manidardır. Zira, bankaların tüketici sözleşmelerini küçük harflerle yazarak, tüketiciyi yanıltma ihti- malinin önüne geçilmektedir6.

Tüketici kredilerinde şekil şartları bir zorunluluktan öte sözleşmenin geçerlilik şartıdır7. Peki sözleşmenin şekil şartlarında eksiklik bulunmasının yaptırımı ne olacaktır? Bu duruma 4077 Sayılı Kanun dönemi uygulamalarından hareketle yorum yapılabilir. 4077 Sayılı Kanun md. 6/6’da kredi kartı sözleşmeleri için benzer şekil şartlarını düzenlemiştir. Kanun hayatın olağan akışı içerisinde karşılaşılan sorunlara paralel ola- rak konuyu ayrı ayrı iki kısımda ele almıştır. İlk olarak sözleşme şekil şartlarında eksiklik bulunması konusu üzerinde durulmuştur. Sözleşme- de sağlanması gerekli olan şekil şartlarında eksiklik bulunması halinde Kanunen bu durum haksız şart oluşturacak8, sözleşmenin iptali sonucu 
doğurmayacak, bu eksikliklerin kredi veren tarafından derhal giderilmesi söz konusu olacaktır. Eksiklik bulunan şekil şartlarının kredi veren ta- rafından giderilmesi sonrasında sözleşme tüketiciye tekrar sunulacaktır. Kredi verenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesinin yaptırımı idari para cezası olarak düzenlenmiş olduğu görülmektedir Doktrin, sözleş- medeki eksikliklerin taraflarca giderilmesinin mümkün olması nedeniyle, tarafların bu eksikliklere dayanarak sözleşmenin geçersizliğini öne sür- mesini hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirmektedir9 10.

Kanunda şekil şartlarına ilişkin ikinci başlık ise zorunlu şekil şartları- nın eksikliğidir. Bilindiği üzere sözleşmelerin asli şekil unsurları vardır. Kredi kartı sözleşmesinde ise bu durumun en bariz örneği taraf irade- lerinin uyuşması, sözleşmenin yazılı olarak yapılmasıdır. Sözleşmenin zorunlu unsurlarının bulunmaması temel bir eksiklik olup, sözleşmenin geçersiz olduğu sonucuna varacaktır. 4077 Sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde doktrindeki yazarlar, sözleşmenin şekil şartlarının ka- nunen sağlanması gereken bir zorunluluk olması nedeniyle, bu şartlara hiç uyulmamasının yaptırımını butlan olarak belirtmişlerdir11.

6502 Sayılı Kanun’un 5. maddesi, 4077 Sayılı Kanun’a benzer düzen- lemelere yer vermiştir. Buna göre sözleşme şartlarının yazılı olması hâlin- de, tüketicinin anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dilin kullanılmış olması- nın gerekliliği vurgulanmıştır. Bu duruma uyulmaması, yani sözleşmede yer alan bir hükmün açık ve anlaşılır olmaması halinde veya birden çok anlama gelmesi durumunda bu hükmün, tüketicinin lehine yorumlana- cağı belirtilmiştir12. Kanaatimizce hâkim böyle bir durumda, tüketicinin lehine olan durumu tespit etmek amacıyla, tüketicinin dilekçesinde belirt- miş olduğu netice-i talebi ile bağlı olacaktır. Böylece Kanun’da belirtildiği 
üzere, konusu açık olmayan sözleşme hükümlerinin tüketici lehine yo- rumlanması mümkün olacaktır. Bunun yanında Kanun düzenlemesinden anlaşıldığı üzere, kanun koyucu sözleşmenin şekil şartları hakkındaki ayrıntıları yine BKKK düzenlemelerine bırakmıştır.

6502 Sayılı Kanun kapsamında şekil şartlarına ilişkin getirilen bir di- ğer yeni düzenleme de sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğüdür. Kanun gerekçesinde belirtildiği üzere bu düzenlemede amaç; tüketicinin, tüketici sözleşmesini, daha özelde ise kredi kartı sözleşmesini yapmadan önce son kez düşünerek, hangi yükümlülükler ile bağlı olduğunu, neye imza attığını bilmesinin istenmesidir. Düzenlemeye göre kredi verenin ve varsa kredi aracısının, tüketiciye, teklif ettikleri kredi sözleşmesinin ko- şullarını içeren sözleşme öncesi bilgi formunu, sözleşmenin kurulmasın- dan makul bir süre önce vermesi zorunludur. Görüldüğü üzere, sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğü yalnızca kredi verene değil; kredi ara- cısına da yüklenmiştir. Bilgilendirme formunun makul sürede verilmesin- den kasıt ise sözleşme yapılmadan önce, tüketicinin gerekli araştırmaları yapıp, sözleşme hakkında gerekli düşünme süresine sahip olması imkâ- nının sağlanmasıdır. Bu noktada özellikle kredi kartı sözleşmeleri bakı- mından uygulamada karşılaşılan, tüketicinin kredi kartı talep etmesine dayanılarak, sözleşme yapılmadan hemen önce bilgilendirme formunun sunulmasının önüne geçilmek istenmiştir.

  1. Cayma Hakkı

Cayma hakkı tüketicinin, satıcı ve sağlayıcı ile yapmış olduğu sözleş- meden, Kanun’un belirttiği süre içinde tek taraflı olarak vazgeçmesidir. TKHK kapsamında en önemli yeniliklerden biri tüketicilere sözleşmeden cayma hakkının 6502 Sayılı Kanun ile kabul edilmesi olmuştur.

TKHK ile tüketicilere iki çeşit kredi kartı sunulacaktır. İlk ve esas kre- di kartı türü kredilendirilmiş kartlardır. Bu kartlar faiz veya benzer bir menfaat karşılığında, ödemeyi üç ay veya daha fazla süreli erteleme veya taksit imkânı sunmaktadır. İkinci tür kartlar ise Avrupa uygulamasında “Debit Kart” olarak belirtilen ve tüketicinin mevduatındaki parayı kul- landıran, bir çeşit ödeme aracı olarak var olan kartlardır. Bu kapsamda kredi kartı sözleşmeleri ile kast edilen, esasında kredilendirme yeteneği olan kartlardır. Zira TKHK’da kredi kartı sözleşmesi tanımında yer alan unsurların her biri, kredilendirme yeteneği olan kartlarda yerine getiril- mektedir. Dolayısıyla TKHK ile tüketici kredileri için getirilen cayma hak- kı, tüketici kredilerinin bir türü olan kredi kartı sözleşmeleri, yani kredi- lendirme yeteneği olan kartlar için geçerlilik arz edecektir.

4077 Sayılı Kanun’da tüketicinin sözleşmeden cayması sadece md. 8 ve 9’da düzenlenen kapıdan satış sözleşmelerinde kabul edilmiştir. Söz konusu hükümde cayma hakkının hukuki niteliği, genel hükümlere göre bir geri alma hakkı olduğu yönünde görüş ileri sürülmüştür13. Ayrıca cay- ma hakkı bir nevi yenilik doğurucu bir hak olduğu yönünde bir kabul mevcuttur14. Bilindiği üzere sözleşmeden cayma ve geri alım hakları Türk hukukunda farklı şekillerde düzenlenmiştir15. Bu nedenle TKHK’da tüke- ticinin sözleşmeden vazgeçmesi genel hükümler çerçevesinde çözülmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede tüketicinin fesih, sözleşmeden dönme, iptal gibi bozucu yenilik doğuran16 haklar vasıtasıyla sözleşmeyi sona erdirme- si mümkün görülmektedir17. Hal böyle olunca 6502 sayılı TKHK ile cayma hakkı prosedürünün, genel hükümlerden ayrılarak, yalnızca tüketicilere özel, tüketici sözleşmeleri göz önünde bulundurularak kabul edilmesi dikkate değer bir yenilik olarak göze çarpmaktadır.

4077 Sayılı Kanun döneminde kredi kartı sözleşmelerinin sona erdiril- mesi hakkındaki hükümler BKKK’da düzenlenmiştir. BKKK kapsamında tüketicinin sözleşmeyi sona erdirmesi, Kanun’un  25/2 düzenlemesinde “sözleşmeyi feshetmek” olarak belirtilmiştir. Aynı hüküm BKKK Uygu- lanması Hakkında Yönetmelik md. 18/2’de düzenlenmiştir18. Hem Kanun hem de Yönetmelik hükmüne göre kart hamili, kredi kartını veren ku- ruma başvurmak suretiyle kredi kartı sözleşmesini feshetmek hakkına sahiptir. Görüldüğü üzere BKKK ve Yönetmelik kapsamında kredi kartı sözleşmesinin sona erme şekli fesih olarak düzenlenmişken; TKHK’da tü- ketici kredisi kapsamındaki kredi kartı sözleşmesinin sona erme usulü cayma olarak belirtilmiştir. Şu durumda sona ermenin hukuki niteliği hangi kanuna göre tayin edilecektir?

Fesih, sürekli borç doğuran bir sözleşmeyi, ileriye etkili olacak biçim- de sona erdiren, bozucu yenilik doğuran bir hukuki muameledir19. Fesih olağan, olağanüstü, süreli ve süresiz olmak üzere ayrılır. Cayma ise Türk hukukunda yaygın bir kullanıma sahip olmayan ve doktrinde ağırlıklı gö- rüşe göre dönmenin bir çeşidi olarak gösterilen bozucu yenilik doğuran bir hukuki işlemdir20. Bu iki kavram arasındaki temel fark, dönmenin geçmişe etkili, feshin ise geleceği etkili olduğu belirtilerek sınırları çizil- miştir21. Dönmenin bir şekli olarak cayma için de aynı durum söz konu- su olacaktır. Kanaatimizce, BKKK kapsamında tüketici kredisinin sona erme şekli olarak düzenlenen fesih hakkı için bu bağlamda kullanılan terim, karışıklığa yol açmakta olup, kanun koyucunun esas olarak belirt- mek istediği hususun cayma müessesesi olduğu düşünülmektedir. Zira tüketici kredisi içinde yer alan kredi kartı sözleşmeleri ileriye etkili olarak sona ermektedir. Bu doğrultuda kredi kartı sözleşmeleri için, geçmişte ifa edilen karşılıklı edimlere halel gelmemekte ve karşılıklı ödemelerin ifa edilmesi sonrasında sözleşme ilişkisi geçmişe etkili olarak sona ermekte- dir. Tüketici kredisi için aynı durum söz konusudur. Buna göre tüketici kredisinde sözleşmenin sona erme usulü TKHK kapsamında düzenlendi- ği üzere caymadır. Keza, TKHK kapsamında olduğu üzere tüketici, söz- leşmeden caydıktan sonra, krediyi geri ödemektedir. Bu durumda geç- mişe etkiden söz edilecektir. Hal böyle olunca TKHK ile getirilen cayma müessesesi, BKKK’da belirtilen fesih hakkına göre daha yerinde bir ifade olarak yer almıştır.

Cayma hakkının ne şekilde kullanılacağı TKHK md. 24’de belirtilmiştir. Buna göre tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksi- zin ve cezai şart ödemeksizin tüketici kredisi sözleşmesinden cayma hak- kına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi içinde kredi verene yöneltilmiş olması yeterlidir. BKKK kapsamın- da ise kredi kartı sözleşmesinin feshedilmesine dair bildirimin yapılması sonrasında ilgili kurum en geç yedi gün içinde talebi yerine getirmelidir. Ayrıca kredi veren, cayma hakkı olduğu konusunda tüketicinin bilgilendi- rildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Bu durum TKHK ile yeni getirilen ve kredi verene ekstra mükellefiyet yükleyen bir durumdur. Kanaatimizce, kredi veren cayma hakkı konusunda iyiniyetli tüketiciye cayma hakkı ol- duğunu bildirmemiş ise, süresi içinde cayma hakkını kullanmayan tüke- tici, süreyi geçirmesi nedeniyle sorumlu tutulamayacaktır.

Cayma hakkını kullanan tüketicinin krediden faydalandığı hâllerde, tüketici, anaparayı ve kredinin kullanıldığı tarihten anaparanın geri öden- diği tarihe kadar olan sürede tahakkuk eden faizi en geç cayma bildirimi- ni kredi verene göndermesinden sonra otuz gün içinde geri ödeyecektir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması hâlinde tüketici kredisinden cayılma- mış sayılacaktır (TKHK md 24/3). Söz konusu hüküm kredi kartı sözleş- meleri içinde geçerlidir. Kredi kartı sözleşmesini fesheden tüketici, kredi kartı ile yapmış olduğu harcamaları en geç otuz gün içinde ödemelidir. Bu ödemelerin kapsamına, tüketicinin faiz veya belli bir menfaat karşılığın- da, üç ay veya daha uzun tarihli ertelenen ödemeleri ile taksitli ödemeleri dâhil olacaktır. Bu şekilde geçmişe etkiden de söz edildiği için, Kanun lafzında belirtilen cayma ifadesinin, uygulanmak istenen amacı taşıdığı görülmektedir. Cayma hakkının düzenlenmesi tüketicinin daha etkin bir şekilde korunmasına hizmet edecek ve tüketicinin baskı altında kaldığı durumlarda etkin bir koruma sağlayacaktır22.

  1. Sözleşmede Yapılacak Değişiklikler

6502 Sayılı Kanun’da tüketici kredisi sözleşmeleri belirli ve belirsiz süreli sözleşmeler olarak ayrılmıştır. Kredi kartı sözleşmeleri, 4077 sayılı Kanun’da olduğu gibi belirsiz süreli sözleşme sınıfında yer almaktadır. Sözleşmenin süresinin önemi, sözleşme değişiklerinde kendisini göster- mektedir. Zira, özellikle faiz oranında meydana gelmesi muhtemel deği- şiklikler üzerinde, sözleşmenin belirli ve belirsiz süreli olmasının etkisi görülmektedir. 4077 Sayılı Kanun’da olduğu gibi, 6502 sayılı TKHK kap- samında ele alınacak olan sözleşme değişiklikleri faiz dışı değişiklikler ve faiz oranın arttırılmasına ilişkin değişiklikler olarak sınıflandırılmıştır23.

  1. 1. Faiz Dışı Değişiklikler

Kredi kartı sözleşmesinde faiz dışı değişiklikler meselesi öncelikle ele alınmalıdır. Sözleşme değişiklikleri hakkında, 6502 Sayılı Kanun md. 4, “Temel İlkeler” başlığında, 4077 Sayılı Kanun md. 10/1’de düzenlenen temel bir düstura yer vermektedir. Buna göre, sözleşmede öngörülen şart- lar, sözleşme süresi içerisinde değiştirilemeyecektir (md. 4/2). Kanun’un temel ilkelerine göre tüketici aleyhine sözleşmenin değişimi yasaklanmış- tır. Elbette, ne zaman sona ereceği belirsiz olan bir sözleşme üzerinde, hiçbir surette değişiklik yapılmaması, taraflar arasındaki edim dengesini kredi veren aleyhine bozacaktır. Böyle bir durum da haliyle, Kanun’un 
tüketici ile kredi veren arasında tesis etmeye çalıştığı denge zarar göre- cektir. Bu aykırılığın giderilmesi amacıyla, BKKK md. 25/1’de kredi kartı sözleşmelerinin değiştirilmesi ve değişim usulü belirtilmiştir24. Buna göre belirsiz süreli sözleşme niteliğinde bulunan kredi kartı sözleşmesinin değişmesinin mümkün olduğu görülecektir. Ancak md. 25 çerçevesinde sözleşmenin değiştirilmesinin kabul edilmesi TKHK genel hükümlerin- de belirtilen sözleşme değişikliği yasağı ile BKKK hükümlerini birbiri ile çatıştırmaktadır. Kanaatimizce var olan çatışma, BKKK hükümleri uygu- lanmak suretiyle giderilebilir25. Buna göre kredi kartı sözleşmesinde faiz dışında yapılacak olan değişiklik kart hamiline bildirilir. Bu değişiklikler bildirimin yapıldığı döneme ilişkin son ödeme tarihinden itibaren, tüketi- cinin değişikliklere sessiz kalarak itiraz etmemesi veya kabul etmesi ha- linde hüküm ifade edecektir. Bildirimin ait olduğu döneme ilişkin son ödeme tarihinden sonra kartın kullanılmaya devam olunması halinde, sözleşmede meydana gelen değişikliklerin kabul edildiği addolunur. Ayrı- ca BKKK Uygulanması Hakkındaki Yönetmelik26 md. 18’de bu yöndedir27.

Kredi kartı sözleşmelerinde, faiz dışı yapılacak olan değişiklerin 6502 sayılı TKHK  kapsamında düzenlenmemesi eksikliktir. Zira  yapılacak değişikler BKKK’na göre yapılabilecek ise de sözleşme değişikliklerinin daha çok kredi veren lehine yapılmaları nedeniyle tüketici aleyhine sonuç- lar doğurabilmesi muhtemeldir. BKKK ile tüketicilere faiz dışı sözleşme değişiklerinden kaçınma imkânı tanınıyor olması, TKHK’da bu durumun düzenlenmesi gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır. TKHK’un amacı ve ruhuna uygun olarak kredi kartı faiz dışı değişikliklerinin düzenlenmesi yerinde olacaktır.

  1. 2. Faiz Oranının Artırımına İlişkin Değişiklikler

6502 sayılı Kanun kredi kartı sözleşmesinde faiz oranının arttırılması hakkında değişiklikler yapılmasını açıkça düzenlemiştir. Bilindiği üzere faiz dışı değişikliklerin yapılması konusu Kanun’da belirtilmemiştir. Söz konusu olan düzenlemeler, kredi kartı sözleşmenin belirli ve belirsiz sü
reli olması göz önüne alınarak yapılmıştır. Kanun’un temel ilkeleri çer- çevesinde tüketici aleyhine sözleşme şartlarının değiştirilmesi yasağının istisnası olan bu durum, belirsiz süreli tüketici sözleşmesi olan kredi kartları bakımından kabul edilmiştir. Çünkü, belirsiz süreli sözleşmeler olan kredi kart sözleşmesinde, kredi verenin faiz arttırmasını engellemek, Kanun’un temel ruhu olan, kredi veren ile kredi alan arasındaki edim dengesini sağlama amacını bertaraf edecektir. Bu sebeple Kanun koyucu kredi kartı sözleşmesinde faiz artırımına ilişkin düzenlemelere yer ver- miştir. Belirli süreli tüketici kredilerinde, sözleşme süresi içinde faiz artı- şına ilişkin düzenlemeler yasaklanmıştır.

Kanun’un 26/2 maddesinde  kredi kartı sözleşmelerinin belirsiz süreli tüketici kredisi olmaları nedeniyle, kural olarak faiz artışı serbest bıra- kılmıştır. Kredi verenin yapacağı faiz oranının arttırılmasına yönelik bu değişiklik, değişikliğin yürürlüğe girmesinden otuz gün önce, tüketiciye kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla yazılı olarak bildiri- lecektir. BKKK md. 25’de bu yöndedir28. Söz konusu durum bir zorunlu- luk olarak kabul edilmiş, ancak kredi veren tarafından bu zorunluluğun yerine getirilmemesinin yaptırımı düzenlenmemiştir. Kanaatimizce, Ka- nun’da belirtilen zorunlulukların yerine getirilmemesi halinde, faiz artışı uygulanmayacaktır. Faiz artırımına ilişkin bildirimde, yeni faiz oranının yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ödemelerin tutarı, sayısı ile öde- me aralıklarının değişmesine ilişkin ayrıntılara yer verilecektir. Tüketici, bildirim tarihinden itibaren en geç altmış gün içinde borcun tamamını ödediği ve kredi kullanmaya son verdiği takdirde faiz artışından etkilen- meyecektir. Tüm bu değişikler yerinde bir şekilde doktrindeki eleştirilere paralel olarak getirilmiştir29.

Kredi kartı sözleşmelerinde faiz artışına ilişkin son olarak, hem TKHK hem de BKKK’da belirtilmeyen bir eksikliğe dikkat çekmek istiyoruz. Ka- nun’da faiz artırımının yapılış usulü belirtilmiş; lakin bildirim şeklinin nasıl olacağı konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu konu taraflar arasında faiz artışı konusunda çıkabilecek olası ihtilâflar ispat hukuku açısından önem taşımaktadır30. Bu noktada bildirimin, hesap 
döneminden ne kadar önce yapılması gerektiği konusunun Kanun’da dü- zenlenmesi meydana gelecek uyuşmazlıklarda, ispat hukuku açısından taraflar arasında kolaylık getireceği aşikârdır.

  1. Erken Ödeme

İfa zamanı, borçlunun borcunu ifa edip, yerine getireceği zaman olarak belirtilmektedir31. İfa zamanı vadeye bağlı olarak süreç içine yayılabile- ceği gibi herhangi bir vade olmadan da ifa edilebilir. Kural olarak vadeye bağlanmamış olan borçlarda, hem alacaklı hem de borçlu borcun öden- mesini her zaman talep edebilir. Ancak vadeye bağlanmış olan borçlar bakımından, alacaklı borcun vadesinden önce ödenmesini isteyemeyeceği gibi; borçlu da dilerse vadesinden önce ödeme yapabilir. Bu durumda er- ken ifa söz konusu olacaktır. Bu durum Türk Borçlar Kanunu (TBK) md.
96’da düzenlenmiştir. Buna göre; sözleşmenin hükümlerinden veya özel- liğinden ya da durumun gereğinden tarafların aksini kastettikleri anlaşıl- madıkça borçlu, edimini sürenin sona ermesinden önce ifa edebilecektir. Ancak, borçlunun kanun veya sözleşme ya da âdet gereği olan hallerde erken ödeme yapması halinde, kendisine indirim yapılmayacaktır32.

Görüldüğü gibi genel hükümler uyarınca erken ifada (ödeme) bulunan borçlu hakkında herhangi bir indirimde bulunulması kanun, adet ve söz- leşme gereği olmayan hallerde yasaklanmıştır. 4077 sayılı TKHK “Tüketi- ci Kredisi” başlığını taşıyan md. 10/4 hükmü, tüketicinin  erken ödemede bulunması halinde kredi verene faiz veya komisyon indirimi yapması hak- kında yükümlülük yüklemiştir. Şu halde TKHK düzenlemesi, TBK md.96’nın kanuni istisnası olarak yer almaktadır.

Tüketici kredisi sözleşmeleri, tüketim ödüncü (karz) sözleşmelerinin bir çeşididir33. Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir miktar paranın veya tüketilebilen misli bir şeyin kullanılmasını sağlamak üzere mülkiyetini ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve mik- tarda geri vermeyi üstlendiği bir sözleşmedir (TBK md. 386). Tüketim ödüncü sözleşmesinin konusunu ancak para ve tüketilebilen misli şey- ler oluşturabilir. Tüketim ödüncü sözleşmesi kural olarak ivazsız şekilde yapılır. Bir diğer ifade ile taraflar kendi aralarında ödünç verilen para için faiz ödenmesini kararlaştırmamış ise faiz ödemek gerekmez. (TBK md. 387/1) İvazlı tüketim ödüncünde ise taraflar faiz ödenmesini şart ola- rak kabul etmiş iseler, faiz ödenmesi gerekecektir34. İvazlı (faizli) tüketim ödüncü sözleşmelerinde kabul edilen vadeye kadar, ödünç alanın erken ödeme yapması kural olarak mümkün değildir. Ancak, ödünç alan erken ödeme ile birlikte faiz vermeyi de kabul ediyor ise şu halde ivazlı tüketim ödüncü sözleşmesinde erken ödemede bulunabilir35. Buna karşın, bilin- diği üzere TKHK, tüketicinin faiz ve masraf indiriminden yararlanarak erken ödeme yapmasını mümkün kılmaktadır.

Erken ödeme düzenlemesinin kredi kartı sözleşmesi bakımından neti- celeri önem arz etmektedir. 4077 Sayılı Kanun’da “Kredi Kartları” başlığı- nı taşıyan md. 10/A’da, tüketici kredisi düzenlemesinin uygulanmayacak hükümleri belirtilmiştir. Buna göre, md. 10’da belirtilen tüketici kredi- sinde erken ödeme düzenlemesi, md.10/A kredi kartları için uygulanma- yacaktır. Kanaatimizce, şu halde kredi kartı sözleşmeleri bakımından er- ken ödeme müessesesi genel hükümler uyarınca mümkün olup, TKHK kapsamında kredi verenin yapmakla mükellef olduğu faiz ve komisyon indirimleri geçerli olamayacaktır.

6502 Sayılı TKHK kapsamında tüketici kredilerinin erken ödenmesi konusu ayrı bir başlık altında md. 27’de düzenlenmiştir. Buna göre tüke- tici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabilir veya kredi borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde kredi veren, erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlüdür. Görüldüğü üzere kanun koyucu yeni Kanun’da da TBK md. 96 düzenlemesinin kanuni istisnası olmaya devam etmektedir.

Kredi kartları sunmuş oldukları hizmet çeşitliliği ve taraf sayısına göre farklı tasniflere ayrılmıştır36. Şüphesiz bu ayrımlar bizler için de önem arz 
etmektedir. Ancak 6502 sayılı Kanun kredi kartı çeşitliliğini ikiye ayıra- rak incelemiştir: Debit kart ve kredilendirme özelliği olan kartlar. TKHK kapsamında yer alan erken ödeme düzenlemesinin, kart tiplerine göre ayrıca incelenmesi yerinde olacaktır.

  1. 1. Debit Kartlar Bakımından Erken Ödeme

Bilindiği üzere TKHK ile bankalar müşterilerine debit kart ve kredilen- dirme yeteneği olan kartlar olmak üzere iki çeşit kart sunmak zorunda- dır. Debit kartlar, kullanıcısına sadece mevduat hesabında bulunan para- yı kullanma imkânı veren, taksitlendirme veya ödemeyi erteleme özelliği bulunmayan, aidatsız olarak kullanılan kartlardır. Hal böyle olunca bu kartlar kredi kartı sözleşmesinin niteliklerini barındırmadığı için TKHK kapsamında kredi kartı olarak değerlendirilemeyecektir.

Debit kartlarda, tüketicinin kart kullanımından kaynaklanan borçları- nı erken ödemesi halinde, sözleşme TKHK hükümlerine tâbi olmayacağı için herhangi bir faiz veya komisyon indirimi gündeme gelmeyecektir.

  1. 5. 2. Kredilendirme Özelliği Olan Kartlar Bakımından Erken Ödeme

Yeni Kanun ile getirilen ikinci düzenleme kredilendirme özelliği olan kredi kartlarıdır. Bu kartlar, TKHK kapsamında tanımı yapılan kredi kartı sözleşmeleri sonucunda tüketicinin kullanımına sunulacak olan kartlardır. Kredilendirme özelliği olan kredi kartları, tüketicinin yapmış olduğu alış verişlerde, ödemeyi üç ay veya daha uzun süre ileri tarihe er- teleme veya taksitle ödeme imkânı sunma gibi özelliklere sahiptir. Ancak kredi kartının sunmuş olduğu bu özellikler neticesinde, kredi kartını ve- ren banka yıllık ücret veya faiz isteyebilecektir.

4077 Sayılı TKHK’da yalnızca tüketici kredileri için var olan ve kredi kartı sözleşmeleri için öngörülmeyen erken ödeme müessesi, 6502 sayılı TKHK’da ayrıma gidilmeden tüm tüketici kredileri için kabul edilmiştir. Dolayısıyla kredilendirilmiş kredi kartları için de eski uygulamanın aksi- ne erken ödeme kabul edilmiştir. Kredi kartı, tüketicinin taksitli veya üç aydan daha uzun süre vadeli olarak yapacağı alış verişlerde, ödemeleri- ni vadeden önce yapması tüketiciye faiz indirimi veya ücretlerde indirim şeklinde yansıyabilecektir.

6502 Sayılı Kanun ile tüketiciye erken ödeme imkânı sunulmuş ve bu erken ödeme sonrasında kredi verenin bir takım indirimler yapmasının önü açılmıştır. Tüketicinin, kredi kartı borcunu kısmen veya tamamen erken ödemesi halinde tüm faiz ve diğer giderler hakkında indirim yap- makla yükümlü tutulmuştur. 4077 Sayılı Kanun döneminde var olan “faiz veya komisyon indirimi” genişletilerek, tüm giderlerin indirime tâbi 
tutulması imkânını getirmiştir. Şüphesiz bu durum olumlu bir değişiklik- tir. 4077 Sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan Tüketici Kredisinde Erken Ödeme İndirimi ve Kredinin Yıllık Maliyet Oranını Hesaplama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’e37 göre erken ödemeden kasıt, tüketici- nin ödemesi gereken taksitlerin bir kısmının veya tamamının vadesinde önce ödenmesi olup, bu takdirde indirim tutarlarının miktarlarının da ne şekilde hesaplanacağı tablolar halinde belirtilmiştir. 6502 Sayılı Kanun düzenlenmesinde erken ödemenin sonuçlarının ne şekilde olacağı belir- tilmemiştir. Bu konuda Bakanlığın düzenleyeceği yönetmelik sonrasında, erken ödemenin sonuçlarının ne olacağı daha iyi anlaşılacaktır.

  1. Temerrüt Faizi Sorunu

Temerrüt, alacaklı veya borçlunun muaccel olmuş bir borcun gereği gibi yerine getirilmemesi veya gereği gibi yerine getirilen borcun kabul edilmemesi şeklinde ifade edilmektedir38. Temerrüt faizi sorunu tüketi- ci kredileri için önem arz etmektedir. Temerrüt konusunu kredi kartı sözleşmeleri açısından önemli kılan mesele, temerrüde düşen borçlunun, hangi tarihten itibaren temerrüde düştüğü konusunda farklı uygulamalar ve görüşler olmasıdır39. 4077 Sayılı TKHK bu konuda başlangıçta herhan- gi bir hüküm ifade etmezken; 4822 Sayılı Kanun değişikliği sonrasında
4077 Sayılı TKHK’a kredi kartı sözleşmeleri hakkında geçici hükümler40 ile birlikte 10/A-2 hükmü41 kabul edilmiştir. 6502 sayılı TKHK md. 28’e göre temerrüt; “Belirli süreli kredi sözleşmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda, kredi veren, borcun tamamı- nın ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak ancak kredi ve- renin bütün edimlerini ifa etmiş olması, tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde  düşmesi hâlinde kullanılabilir. Kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi  için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere yapılan düzenleme belirli süreli tüketici kredisi söz- leşmeleri açısından geçerli olacak olup, belirsiz süreli sözleşme niteliğin- deki kredi kartı sözleşmeleri açısından temerrüt hükümleri bakımından herhangi bir yenilik mevcut değildir. Bu durum yine belirsiz nitelikli söz- leşme olan kredi kartı sözleşmeleri açısından, temerrüt faizinin işleme anı bakımından kesinlik meydana getirmediği için geçmiş Yargıtay uygu- lamalarını daha da önemli hale getirecektir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihat- larına göre ise temerrüt tarihi, bankanın kredi kartı sahibine gönderdiği ihtarnamenin tüketicinin eline ulaştığı tarihtir. Eğer kredi veren tüketiciye ödeme yapması için süre tanımış ise bu süre sonunda tüketici temerrü- de düşmüş sayılacaktır. Yargıtay bir kararında “…Somut olayda davalı bankaca hesap 17.6.2003 tarihli ihtarname ile kat edilip davacıya bil- dirilmiştir.  Bu ihtarname davacıya 24.6.2003 tarihinde tebliğ edilmiş ve verilen 7 günlük ödeme süresi gözetildiğinde  davacı 2.7.2003 tari- hinde temerrüde düşmüştür. Mahkemece davacının 2.7.2003 tarihin- de temerrüde düştüğü gözetilmeden  6.3.2003 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul eden bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” şeklinde karar vermiştir42. Ayrıca tüketiciye, ihtarname göndermek yeterli olmayıp, bu ihtarnamenin usulüne uygun gönderilmesi ve tüketiciye ulaşması gerekmektedir. Yine bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun vermiş olduğu bir kararda, “…Davacı alacaklı tarafından Gebze 6. Noterliğinden 22.05.1998 gün ve 21538 yevmiye sayılı davalıya muhatap ihtarnamesinde kredi kartı hesabının 22.05.1998 tarihi itibariyle kat edilerek sözleşmenin feshe- dildiği, bu tarihteki borcun 247.198.114 TL olduğu, vs. bildirilmiş,  bu ihtarname ekinde hesap özeti de gönderilmiş,  muhatap adresten ay- rıldığından muhatabına  tebliğ edilememiştir.  Şu durumda ihtarname usulünce tebliğ  edilmediğinden  direnim  faizi  uygulanmasına  olanak bulunmadığı açıktır…” şeklinde hüküm vermiştir43 44. Kredi kartı sözleş- meleri hakkında temerrüt tarihi ve temerrüt faizinin ne olacağına ilişkin düzenlemelerin yapılmamış olması, görüldüğü gibi Yargıtay içtihatlarını daha da önemli hâle getirmektedir.

  1. Kredi Kartı Sözleşmelerinde Tüketici Lehine  Sigorta Yaptırılması

6502 Sayılı Kanun ile gelen en ciddi yeniliklerden bir diğeri de tüketi- cilerin, tüketici kredisi kullanmaları halinde kendilerine hayat sigortası yapılması hakkındadır. Kredi kartı sözleşmeleri de tüketici kredisi olma- sı nedeniyle bu durum kredi kartı sözleşmeleri için de geçerli olacaktır. Kanun’un 29. maddesi, “Tüketicinin  yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin  sigorta yaptırmak istemesi hâlinde, istediği sigorta şirke- tinden sağladığı teminat, kredi veren tarafından kabul edilmek zorun- dadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu olması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir.

4077 Sayılı Kanun döneminde tüketicilerin en büyük sorunlarından biri de kredi verenlerin tek taraflı iradeleri ile tüketici lehine hayat sigor- tası yaptırmaları ve bu hayat sigortasının primlerini tüketici rızası dışın- da ödetmeleridir. Kanun düzenlemesi ile öncelikle bankaların, tüketici kredisi, daha özelinde kredi kartı temin etmesi halinde tüketici lehine tek taraflı olarak hayat sigortası yapılmasının önüne geçmektedir. Yargı- tay’ın yerleşmiş içtihatlarında bu durum taraflar arasında denge kurul- mak suretiyle çözüme kavuşturulmuştur45. Yargıtay’ın bir kararında; “… her ne kadar mahkemece, kredi sözleşmesi kapsamında yapılan hayat sigortasına ilişkin hükümlerin ve bu kapsamda alınan sigorta priminin davacıdan tahsil edilmesinin tüketici aleyhine haksız şart oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de, bir sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bu- lunan açık ve haksız oransızlık unsurunun gerçekleşen somut olayda bulunmadığı  anlaşılmaktadır,  zira sözleşmenin bir hükmünün, tüke- ticinin bir menfaatini  ihlâl etmekle birlikte, ona önemli avantajlar da sağladığı anlaşılıyor ise artık bu kaydın tüketicinin zararına olduğunu söylemek olanaklı değildir” şeklinde karar verilmiştir. Yargıtay’a göre tü- ketici kredisi sözleşmeleri yapılırken hayat sigortası yapılması, bu konu- da tüketicinin onayı olmasa dahi, tüketicinin menfaati olduğu gerekçesiy- le haksız şart olarak nitelendirilemeyecektir. Zira haksız şartın varlığının mevcut olması için gerekli olan üç unsurdan tüketicinin menfaatinin tek taraflı olarak zedelenmesi unsuru bu durumda sağlanmamaktadır.

6502 Sayılı Kanun tüketici kredisi ile ilgili olarak sigorta sözleşmesi yapılmasını tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı yoluyla açık izni olması halinde mümkün kılmıştır. Şu halde sigorta yaptırılmasına ilişkin 
hükümleri, tüketici kredisi sözleşmesi türü olan kredi kartı sözleşmesi- ne ne şekilde uygulanacaktır? Kanaatimizce bu durumda, kredi kartının türünden hareketle bir yorum yapılması faydalı olacaktır. İlk olarak kre- dilendirme özelliği olan kredi kartlarında, tüketici lehine hayat sigortası yapmanın faydası mevcuttur. Zira tüketici, bu kartları kullanması esna- sında yapacağı alış verişlerde, taksitlendirme imkânına veya ödemeyi ileri bir tarihe erteleme hakkına sahip olacaktır. Dolayısıyla kredi ödenmeden önce tüketicinin ölümü halinde kredi bedeli hayat sigortasından sağlana- caktır. Tüketicinin, kredi ödemesi sona erdiği takdirde ise hayat sigortası primleri tüketici lehine devam edebilecek veya sonlandırılabilecektir.  Hal böyle olunca tüketici lehine bir durumun olduğu açıktır.

Tüketiciye alış verişlerinde kredilendirme hizmeti sunmayıp, tüketici- nin hesabında bulunan mevcut miktarı kullanmasına yardımcı olan debit kartlarda ise hayat sigortası yaptırmanın tüketicinin lehine herhangi bir fayda sağlamayacağı açıktır. Ancak buna rağmen tüketici dilerse, kullan- mış olduğu kart bakiyesinin miktarı kadarı olan meblağı hayat sigortası yaptırabilir. Tüketicinin debit kart başvurusu yapacağı sırada, kendisinin yazılı izni ile veya kalıcı veri saklayıcısı yoluyla bu durum mümkündür. Bu konuda kıyasen uygulanması mümkün olan ve Yargıtay’ın 4077 Sayılı Kanun döneminde tüketici ve konut kredileri hakkındaki yerleşmiş içti- hatları da aynı yöndedir46.

Kanun düzenlemesinde dikkat çeken bir diğer konu ise hayat sigortası sözleşmesinin yapılması halinde sigortanın kim tarafından yapılacağına kimin karar vereceğidir. 4077 Sayılı Kanun döneminde, bu konuda her- hangi bir düzenlemenin olmaması, boşluk meydana getirmesinden dolayı 
bankalar tarafından suiistimal edilmekteydi. Hayat sigortaları, bazen ban- kanın kendisi tarafından yapılmakta, bazen de bankaların belirli komis- yonlar ile anlaştıkları sigorta şirketleri tarafından yaptırılmaktaydı. Bu durumun tüketici aleyhine yol açtığı haksızlıklar nedeniyle 6502 Sayılı Kanun açıkça düzenleme getirmiştir. Buna göre hayat sigortası ile ilgili olarak talepler iki aşamada toplanmaktadır: İlk olarak tüketici, talep ede- ceği kredi kartı ile alakalı hayat sigortası yaptırmak istiyor ise bunu açık- ça yazılı bir şekilde veya kalıcı veri saklayıcısı yoluyla dile getirmelidir. İkinci olarak ise tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde, istediği sigorta şirketinden sağladığı teminat, kredi veren tarafından kabul edil- mek zorundadır. Böylece kredi verenin keyfi olarak sigorta şirketleri ile anlaşıp, tüketiciyi mağdur etmeleri engellenmektedir.

  1. Hesap İşletim Ücreti ve Kart Aidatları

Kredi kartı sözleşmeleri hakkında en çok uyuşmazlığın olduğu konu, kredi kartı kullanımı sonrasında, kart hamiline, kredi sunan tarafından bir takım isimler altında ücretler ödettirilmeye çalışılması hakkındadır. Söz konusu konu BKKK ve TKHK kapsamında ele alınmasına rağmen uy- gulamada halen sorunlara rastlanmakta ve tüketici mağdur edilmektedir.

Bankalar mevduat kabul etmeleri yanında, kredi hizmeti sunan kuru- luşlardır. Bankaların bu noktada yapacakları faaliyetler Bankacılık Kanu- nu (BankK) md. 4’de gösterilmiştir. Bankalar, BankK. md. 4’de gösterilen faaliyetleri yerine getirirken olabildiğince fazla müşteri portföyüne sahip olmak istemektedir. Bu bağlamda kredi kartı hizmetleri bankaların müş- teri sayısını arttıran; aynı zamanda da müşteri lehine imkânlar sunan bankacılık faaliyetidir.

Bankaların, kredi kartı sözleşmelerine dayanarak tahsil etmiş oldukla- rı kart aidat ve ücretlerinin hukuki dayanağı Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 2047 hükmüdür48. Kanun hükmü tacirlerin vermiş oldukları hizmet- ler karşılığında ücret isteme hakkını düzenlemektedir. Bankaların ano- nim şirket olarak kurulmaları zorunlu olup, bu bağlamda tacirlerin sahip oldukları yükümlülüklere sahiptir. Bu özellikleri nedeniyle bankalar TTK md. 20 hükmünü kendi lehlerine yorumlayarak vermiş oldukları hizme- tin bedelini almak istemektedirler.

TTK’nın tacirler lehine getirmiş olduğu olumlu durum karşısında, özellikle TKHK ve BKKK hükümleri de tüketiciler lehine haklar sağlamak- tadır. İlk olarak, BKKK kapsamında kart hamilinden ücret alınmasına ilişkin esaslar md. 13/2 ve 24/4’de farklı iki hüküm içinde düzenlenmiş- tir. BKKK md. 13/2’e göre “Kart çıkaran kuruluşlar, kredi kartlarına uy- guladıkları faiz, gecikme faizi, yıllık ücret ve her türlü komisyon oran- ları ile istenilen diğer bilgileri  kamuoyuna yayınlanmak  üzere aylık olarak Kuruma iletir. Yayınlanacak bilgi ve belgelerin içeriği ve yayın- lama usul ve esasları Kurulca belirlenir.” Söz konusu hükümden kredi kartı sözleşmeleri kapsamında kredi verenin komisyon ücreti alacağı an- laşılmaktadır. Keza, kredi verenden aylık alacakları kredi kartı komisyon ücretlerinin Kurum’a (Kurumdan kasıt, Bankacılık Düzenleme ve Denet- leme Kurumudur) bildirilmesi gerekeceği belirtilmiştir.

BKKK’nda düzenlenen bir diğer hüküm md. 24/4 “Kart hamilinin yap- tığı işlemler nedeniyle, sözleşmede yer almayan faiz, komisyon veya masraf gibi adlar altında hiçbir şekil ve surette ödeme talep edilemez ve kart hamilinin  hesabından kesinti yapılamaz.”  şeklinde düzenlen- miştir. İlgili iki hüküm arasında çelişki varmış gibi bir izlenim doğmakta- dır. BKKK md. 24/4’e göre kart hamilinden hiçbir surette faiz, komisyon veya masraf istenemeyeceği görülmekte ise de, Kanun metninde belirtilen “…sözleşmede yer almayan…” ibaresi meselenin yönünü değiştirmekte- dir. Gerek BDDK gerek TKHK kapsamında kart ücreti istenemeyeceğinin belirtilmesine rağmen bankalar TTK md. 20 hükmü ile birlikte “…söz- leşmede yer almayan…” hususlar nedeniyle verilen hizmetleri ücretlen- dirmektedir. Bu durumun hakkaniyete aykırı olduğu açıktır. Keza BKKK md. 24/1 bu durumu düzenlemekte ve tüketiciden sözleşme nedeniyle istenecek olan ücretler konusunda ayrıntılı bilgilendirme yapılması gerek- liliğinden bahsetmektedir. Bu bilgilendirme sonucunda tüketicinin izni ve onayı ile ücretlendirme yapılacakken; bilgilendirme yapılmayan konular- da ücretlendirme yapılmasının önüne geçilmektedir.

Bankaların tüketiciden, kart aidatı veya kart ücretlerinin istenebilmesi için BKKK’da iki temel şart ön görülmüştür: İlk olarak md. 24/4 uyarınca, kart ücretinin istenebileceğine dair hüküm sözleşmede usulüne uygun bir şekilde yer alması gereklidir. Bu çerçevede yine BKKK md. 24’de düzen- lendiği üzere sözleşme en az on iki punto ve koyu siyah harflerle hazır- lanacak yazılı şekilde düzenlenmek suretiyle şekli şartlar yerine getiril- melidir49. İkinci olarak ise sözleşmede yer alan, kart ücret ve aidatlarına ilişkin yükümlülükler hakkında tüketiciye ayrıntılı bilgiler verilmelidir.

Kanaatimizce bu noktada verilmesi gereken bilgiler aylık veya aidat tu- tarının miktarı, hangi süre içinde ücretin kesileceği ve ödemenin zamanı konularında olmalıdır. Bunun yanında söz konusu bilgilendirme üstün körü olmayıp, ayrıntılı bir şekilde olmalıdır. Tüketicinin karşılaşacağı her türlü durum hakkında bilgilendirme yapılmalıdır.

4077 Sayılı TKHK md. 10/A-4’de ayrı bir durum belirtilmiştir. Buna göre “Mal veya hizmetin kredi kartı ile satın alındığı durumlarda, satıcı veya sağlayıcı, tüketiciden komisyon veya benzeri bir isim altında ila- ve ödemede bulunmasını isteyemez”. Söz konusu düzenlemede dikkat çeken husus, tüketicinin yalnızca mal veya hizmet alımlarında kart ücreti veya aidatına maruz kalmayacağının belirtilmesidir. Bu durum 4077 sa- yılı Kanun kapsamındaki kredi kartı sözleşmelerinin tanımına uygundur. Bunun yanında tüketicinin mal veya hizmet alımları dışında kredi kartını kullanması, kart aidatı veya ücretini ödemekle mükellef olduğu şeklinde yorumlanabilir.

4077 Sayılı Kanun ve BKKK’nın 13 ve 24. maddelerinde belirtilen şart- ların uygulanmamasının yaptırımı maddeler kapsamında belirtilmemiş- tir. Uygulamada özellikle sorunların kaynağı bu durumdur. BKKK’nda yaptırımı belirtilmeyen bir konu hakkında, bankalar kendileri lehine ka- nuni hükümleri dayanak göstererek işlem yapmaktadır. Bankaların, kre- di kartı tüketicilerinden almış oldukları kart aidat ve ücretleri hakkında Yargıtay’ın çeşitli kararları mevcuttur. Yargıtay bir kararında,50 “satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır” hükmünü göze alarak, kredi kartını temin eden bankanın, söz konusu maddelere alenen aykırılık taşıyan hü- kümleri nedeniyle kart ücreti alamayacağına hükmetmiştir.

Yargıtay’ın vermiş olduğu kararda kredi kartı tedarikçisi bankanın, BKKK ve TKHK kapsamındaki hükümlere muhalif hareket etmesini, yine TKHK md. 6’da düzenlenen haksız şart hükümleri çerçevesinde değerlen- dirmiştir. Bir diğer ifade tarzı ile Yargıtay, bankanın şekil şartlarına aykırı hareket etmesi ve tek taraflı olarak tüketici aleyhine kart ücreti talep et- mesini haksız şart şeklinde yorumlanmıştır.

Yargıtay’ın bankaların aldıkları kart ücretleri hakkında bir diğer kara- rı daha da dikkat çekicidir. Yargıtay vermiş olduğu karar da kart ücretleri bankaların vermiş oldukları hizmetlerin karşılığı olarak görülmektedir. Bir kararında Yargıtay, bankaların kâr amacıyla kurulan müesseseler ol
duğunu, bu nedenle gördükleri hizmetin karşılığını isteyebileceklerini, ay- rıca çok sayıda banka bulunduğu için tüketicinin yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla dilediği bankadan kredi kartı kullanma hakkına sahip olduğunu belirtmiş; kredi kartı hizmetinin banka açısından riskli olduğu ve bankanın bu riski tüketici ile paylaşmasının anormal bir durum ol- madığına değinmiştir51. Ayrıca bankaların BKKK’nın 25. maddesi gereği belirledikleri ücreti, kart kullanıcılarından istediklerinde bunu ödemeye yanaşmayan kişileri sözleşme yapmaya zorlanamayacakları gibi, mevcut sözleşmeleri de bundan sonra sürdürmeye devam etmeyecektir.

6502 Sayılı Kanun kart aidatları ve ücretleri konusunu, geçmişte uy- gulamada yaşanan sorunlara binaen daha kesin bir biçimde ele almış- tır. Kanun’un 31/3. maddesi “Kart çıkaran kuruluşlar, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmak zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu noktada kart çıkaran kuruluşlardan kasıt, dar anlamda bankalar olmakla birlik- te geniş anlamda, mevduat kabul etme gibi esas bankacılık faaliyetleri ile iştigal etmeyen ancak kart çıkarma yetkisi bulunan kredi kuruluşları ifade edilmektedir52. Kart çıkaran kuruluşlara Kanun ile iki yükümlülük yüklenmektedir: ilk olarak kart kuruluşları yıllık aidat alınmayan, ücret istenmeyen, tüketicinin harcamaları vadelendirme gibi özelliği olmayan bir kart çeşidini sunmak zorundadır. Her ne kadar ismi belirtilmese de hüküm ile kast edilen husus debit kartlardır. Bankaların böyle bir kart hizmeti sunmak ile menfaati, tüketicinin harcadığı miktar kadar hesabın- da bulunan ücreti işletmek suretiyle bankanın gelir elde etmesidir. Bilin- diği üzere debit kartlar kredi kartı sözleşmeleri bünyesinde yer almamak- tadır. İkincil olarak ise bankalar kredilendirme özelliği olan, Kanun’un 22. maddesinde belirtilen üç ay veya daha uzun süre ödemeleri erteleme imkânı olan ya da taksitlendirme niteliği bulunan; ancak bu hizmetleri faiz ve benzeri bir menfaat karşılığı yerine getiren kart çeşidini tüketicinin kullanımına sunmak zorundadır. Belirtilen iki kart türünün tüketiciye sunulması Kanun’da yükümlülük olarak belirtilmiştir. Kanaatimizce bu şekilde tüketicinin kredi kartı kullanması kolaylaştırılmış; aynı zamanda bankalara yıllık ücret ve aidat alma hakkı yasal olarak tanınmıştır. Görül- düğü üzere TKHK genelinde kabul edilmiş bulunan sistem hem tüketici hem de kredi veren lehine hükümler getirmiş ve edimler dengesini tesis etmiştir.

Kanaatimizce, 6502 Sayılı Kanun düzenlemesi uygulamada yaşanan sorunları çözücü mahiyettedir. Zira hem bankaların hem de tüketicilerin talepleri göz önünde bulundurularak bir hareket tarzı belirlendiği göz- lenmektedir. TTK md. 20 bankaların tacirlik vasfı dolayısıyla verecekle- ri hizmetler göz önüne alınarak, bu hizmetlerin ücretlendirilmesi kabul edilmiştir. Diğer tarafta, tüketiciye kart aidatı ve ücreti olmayan bir kart sunulmuş ve tüketicinin hem kredi kartına sahip olması hem de kart ai- datına maruz kalmaması sağlanmıştır.

SONUÇ

6502 sayılı TKHK birçok yenilik getirmektedir. 4077 Sayılı Kanun döneminde özel olarak düzenlenen tüketici kredisi türü olarak kredi kartları uygulamaları, yeni Kanun daha çok tüketici kredisi hüviyetine bürün- müş görünmektedir. Kanun’un getirdiği en temel yenilik, Kanun’un salt tüketicinin korunmasına ilişkin hükümlerden çok, kredi veren ile tüketici lehine hükümlerin birlikte, karşılıklı dengeler gözetilerek düzenlenmiş olmasıdır. Bu sebeple uygulayıcıların dikkatini çekmesi gereken en temel konu bu dengeyi gözeterek hareket etmek olmalıdır.

Kanun ile özellikle kredi kartı sözleşmesinin şekli, sözleşme değişiklikleri, cayma hakkı, erken ödeme, temerrüt faizi uygulamaları, kart ücret ve aidatları, tüketici lehine sigorta yaptırılmasına ilişkin hükümler Ka- nun’da belirtilen kredi kartı tanımına paralel olarak anlaşılmalıdır. Ka- nun’da kredi kartı ödemeleri üç ay veya daha fazla süre ile öteleyen ve bunu faiz veya belli bir menfaat karşılığı sunan araç olarak tanımlanmıştır. Kredi kartlarının bu özel durumu, tüketici kredisi hakkındaki tüm hükümlerin doğrudan kredi kartları için de geçerli olacağının önüne geçmelidir. Özellikle kredi kartlarının belirsiz süreli sözleşmeler olması nedeniyle faiz artışının mümkün ve olağan görülmesi gerekirken; TKHK’da tüketici kredilerinin belirli süreli sözleşmeler olmasından hareketle faiz artışı gibi konuların yasaklanması, kredi kartı sözleşmeleri hakkındaki hükümlerin “Kredi Kartı” başlığı ile tanımlanması gerektiğine örnektir. Ayrıca temerrüt faizine ve temerrüt tarihine ilişkin düzenleme yalnızca be- lirli süreli sözleşmeler için ön görülmüş, kredi kartı sözleşmelerinin belirsiz süreli olması nedeniyle, kredi kartlarında temerrüt konusu Kanun’da açıklanmamıştır. Söz konusu haller, uygulama ile birlikte çözülecektir.

Kredi kartlarına ilişkin en temel yeniliklerden biri de kart ücret ve aidatları hakkında kabul edilmiş ve ilk kez TKHK’da kredi verenin yasal olarak kart ücreti ve aidatı almasının yolu açılmıştır. Kanun ile kredi kartı çıkaran kurumların iki tür kart çıkararak tüketiciye tercih hakkı zorun- luluğu kabul edilmiştir. Bu durum hem tüketicilerin kart edinmelerini kolaylaştırmış, hem de kart çıkaran kuruluşların sunmuş oldukları hiz- metler karşılığında ücret almaları yasal bir temele dayandırılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder