24 Haziran 2016 Cuma

Özel Hayata 'Gizli' Bakış

Özel hayatın gizliliği hakkı, devlet ve birey arasındaki ilişkilerde gizli izleme, haberleşme özgürlüğüne müdahale gibi durumlarda ortaya çıkarken; birey-birey ilişkileri boyutunda bu hakka yapılan müdahaleler haksız fiil sorumluluğunu ortaya çıkarır.
Esra Kaya, Cumhuriyet Savcısı, Diyarbakır Adliyesi Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ceza ve Ceza Usulü Hukuku ABD. Yükseklisans öğrencisi
(Bu makale Hukuk Gündemi Dergisi Eylül-Ekim-Kasım 2006 sayısında yayımlanmış olup yayımından sonra güncellenmemiştir.)
I. ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ HAKKI

a. Genel Olarak


Özel hayatın gizliliği hakkı; yaşama hakkı, mülkiyet hakkı gibi geleneksel haklardan farklı olarak modernleşme ve teknolojideki ilerlemelerle paralel şekilde gelişen bir hak kategorisidir. Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler bireyin özel hayatına müdahale edilmesini kolaylaştırdıkça, bireye bu alanın korunmasının isteme hakkı tanınmıştır.

İnsanın kendi hakkında özel yaşamı ile aile mahremiyeti konusunda, başkalarının değer yargılarını oluşturmalarına esas teşkil edecek bilgilerin kendisinden habersiz veya yanlış biçimde toplanması ve bunların düzeltilmesi olanağına sahip bulunmaması, zayıfın kuvvetli tarafından ezilmesi sonucunu doğurur (1). Özel hayatın gizliliği hakkı, bireye kendisi ile ilgili olan herşeyin gizli kalması, ifade edilmemesi, kayıt altına alınmaması, gösterilmemesi ve ihlal edilmemesini talep hakkı verir.

Özel hayatın gizliliği hakkı, devlet ve birey arasındaki ilişkilerde gizli izleme, haberleşme özgürlüğüne müdahale gibi durumlarda ortaya çıkarken; birey-birey ilişkileri boyutunda bu hakka yapılan müdahaleler haksız fiil sorumluluğunu ortaya çıkarır.


1. Tezcan, Durmuş, “Bilgisayar Karşısında Özel Hayatın Korunması”,  http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/anyarg8/dtezcan.pdf, (erişim tarihi: 04.09.2006).
b. Özel Hayat Kavramı

Özel hayat kavramı ortak alan, özel alan ve gizli alan olmak üzere başlıca üç bölümden oluşmaktadır. Ortak alan, bireyin toplumdaki diğer bireylere açık olan sinemaya gitmesi, alışveriş yapması gibi davranışlarından oluşan alandır. Özel alan, bireyin arkadaşları, ailesi, yakınları gibi çevresindeki belli kişilerle paylaştığı yaşam alanıdır. Gizli alan ise bireyin diğer bireyler tarafından bilinmesini istemediği davranışlarından oluşan alanı ifade eder.

Kuzey Ülkeleri Hukukçuları Kongresi’nde “Özel Hayatın Gizliliğine Saygı Hakkı” çerçevesinde özel hayat, bir insanın en ufak bir harici müdahale olmaksızın kendi hayatını dilediği gibi sürdürmekte serbest olması hakkı olarak tanımlanmıştır. Kongrede özel hayatın gizliliğinin korunması hakkı, “özel ve aile hayatına ve konutuna müdahalelere, beden ve akıl tamlığına, ahlak ve fikir hürriyetine, şeref ve itibarına karşı her türlü izleme ve gözetleme ve baskı altında kalma hareketlerine, muhaberata el konulmasına, yazılı ve sözlü özel muhaberelerden kötü niyetle faydalanılmasına, meslek sırrı olarak kendisine bildirilen veya kendisinin öğrendiği bilgilerin yazılmasına karşı ferdin güvence altına alınması” olarak belirtilmiştir (2).


2. Şen, Ersan, Devlet ve Kitle İletişim Araçları Karşısında Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması, Kazancı Yayınları, İstanbul, 1996, s.6-7.
c. Özel Hayat Hakkına İlişkin Hukuki Düzenlemeler

Özel hayat hakkının korunması insan haklarına ilişkin birçok uluslararası belgenin yanı sıra, 1982 TC Anayasası’nın 20. maddesinde de temel insan hakları arasında düzenlenerek güvence altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesine göre, “Herkes, özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” Özel hayat hakkı, sadece AİHS’de değil; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde de korunmuştur. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 12. maddesinde “Hiç kimse özel yaşamı, ailesi, konutu veya yazışması konularında keyfi müdahalelere, onur ve şanına karşı saldırılara maruz tutulamaz. Herkesin bu gibi müdahale ve saldırılara karşı yasal yoldan korunmaya hakkı vardır” denilirken Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 17. maddesinde ise “Hiç kimsenin özel yaşantısına, ailesine, konutuna yada haberleşmesine keyfi yada kanunsuz olarak dokunulamaz; hiç kimsenin onuruna yada toplumda sahip olduğu onur ve şöhretine yasal olmayan müdahalede bulunulamaz. Herkesin, bu gibi müdahalelere yada saldırılara karşı yasalarca korunmasını isteme hakkı vardır. ”

AİHS m.8/1, Devlete, özel hayatın gizliliği hakkına müdahale etmeme şeklinde negatif bir yükümlülüğün yanında bu hakları garanti etmek üzere bir şeyler yapma ve özel bir kişinin başkalarının bu hakları etkili bir şekilde kullanımına engel olacak davranışlarına engel olma şeklinde pozitif bir yükümlülük de yükler (3).

1982 Anayasasının “Özel Hayatın Gizliliği” kenar başlığını taşıyan 20. maddesinde, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir” hükmü getirilerek, bu hakka sadece Devletin değil bireylerin de saygı duyması gerektiği ifade edilmiştir. Bu hüküm AİHS m.8’deki gibi sadece bu hakka saygı gösterilmesini içeren müdahale etmemeyi değil aynı zamanda bu hakkı güvence altına almayı da kapsayacak şekilde anlaşılmalıdır.

5237 sayılı TCK’nın “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal” kenar başlıklı 134. maddesine göre; “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.” Bu maddenin ilk fıkrasında bireyin ortak hayat alanının dışında kalan özel ve gizli hayat alanına müdahale edilerek veya başkaları tarafından bilinmesi mümkün olmayan özel bir durumun belirlenmesi ve kayıt altına alınması cezalandırılmaktadır. İkinci fıkrada ise ilk fıkraya göre elde edilen belirleme ve kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması, bunların başkalarına verilmesi veya diğer kişilerin bu konuda bilgi edinmelerinin temini yani sözü edilen bilgilerin ifşası ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.

5271 sayılı CMK’nın 135. maddesinde maddede belirtilen katalog suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka yolla delil elde etme imkanının bulunmaması halinde şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi denetlenebilir. Aynı şekilde şüpheli veya sanık, teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir. Şüphesiz bu hükümler anayasada korunan özel hayatın gizliliği hakkına kanunla getirilen bir sınırlama niteliğindedir.

Fakat telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme imkanı sıkı koşullara bağlanmıştır.

3984 sayılı RTÜK Kanunu’nun Yayın İlkelerini düzenleyen 4. maddesinin f bendinde, “özel hayatın gizliliğine saygılı olunması” da hükme bağlanmıştır. 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 19. maddesinde, kurum ve kuruluşların yetkili birimlerince yürütülen idari soruşturmalarla ilgili olup, açıklanması veya zamanından önce açıklanması halinde kişilerin özel hayatına açıkça haksız müdahale sonucunu doğuracak bilgi veya belgeler; 21. maddesinde, kişinin izin verdiği haller saklı kalmak üzere, özel hayatın gizliliği kapsamında, açıklanması hâlinde kişinin sağlık bilgileri ile özel ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, meslekî ve ekonomik değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgi veya belgeler ile 22. maddesinde, haberleşmenin gizliliği esasını ihlâl edecek bilgi veya belgeler bilgi edinme hakkının ve kanunun kapsamı dışında tutulmuştur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde ise hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği ve kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızasının, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırının hukuka aykırı olduğu hükme bağlanmak suretiyle özel hayatın gizliliğine yapılacak saldırılar koruma altına alınmıştır.


3. Bkz. Üzeltürk, Sultan, 1982 Anayasası ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Göre Özel Hayatın Gizliliği Hakkı, Beta, 1. Bası, İstanbul, Mayıs 2004, s.161.
d. Özel Hayat Hakkının Korunması

Özel hayat hakkının korunmasının nedeni bu hakkın şeref ve haysiyet hakkı ile yakın ilişki içinde bulunmasıdır. Kişinin şeref ve haysiyet hakkı neden korunuyor ise, özel hayat hakkı da bunun için korunur. Herkes yaşadığı toplumun onurlu ve saygın birer bireyidir. Özel hayat hakkının korunmasının temelinde “insan onuru” kavramı yer alır.

Özel hayatın gizliliği hakkı ile varılmak istenen amaç birbirinden farklı dört tür haksız fiile karşı kişinin çıkarlarının korunmasıdır. Buna göre, kişinin sükunetinin, yalnızlığının, sırlarının ve özel yaşamının ihlali halinde kişinin manevi bütünlüğü; kişinin özel yaşamına ilişkin utanç verici durumların kamuya açıklanması halinde şeref ve haysiyeti; kişinin topluma yanlış tanıtılması halinde şöhreti ve adı; kişinin adının ve resminin çıkar sağlamak amacıyla kullanılması halinde ise kişinin adından ve resminden doğan maddi çıkarları korunmaktadır (4).


4. Bkz. Üzeltürk, Sultan, 1982 Anayasası ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Göre Özel Hayatın Gizliliği Hakkı, Beta, 1. Bası, İstanbul, Mayıs 2004, s.8.
e. Özel Hayat Hakkının İhlali

Prosser’a (5) göre özel hayat hakkının ihlali evinin dürbünle dışarıdan gözetlenmesi gibi kişinin mahremiyetine müdahale, otel odasında porno film seyrettiğini açıklanması gibi özel hayat olaylarını halka ifşa etme, izni olmadan kamusal bir göreve aday olduğunu bildirerek adının kullanılması gibi kişiyi doğru olmayan yönüyle halka tanıtma ve görüntüsünün bir reklamda kullanılması gibi bireyin kişiliğine ilişkin unsurları ticari bir amaçla kendine mal etme şeklinde dört gruba ayrılmaktadır.
II. GİZLİ KAMERA KULLANIMI

a. Genel Olarak


İlk gizli kamera, daha doğrusu gizli fotoğraf makinesi, istihbarat amaçlı olarak geliştirildi. Bu türün bilinen en eski cihazı melon şapkalara yerleştirilen kameralardı. Gizli kameralar 1880’lerin ikinci yarısından itibaren yelek ve kravatlarda yer buldu. 1892’de Lanchaster marka bir İngiliz cep saati kamerası geliştirildi. James Bond filmlerinden aşina olduğumuz Minox marka 16 milimlik fotoğraf makinesi ise kolay film değiştirilebilmesi ve seri çekim yapabilmesi nedeniyle 1937’lerden itibaren en çok rağbet gören kamera oldu. Gizli kameranın ilk kez gazeteciler tarafından kullanılması 1928 yılında gerçekleşti. İngiliz gazeteci Tom Howard, bir idamın görgü tanığı olma şansını elde etti. Ancak infaz sırasında fotoğraf çekmek kesinlikle yasaktı. Howard küçük bir kamerayı ayak bileğine bağladı, uzun bir deklanşör hazırladı ve Ruth Synder adlı kadına elektrik verildiği sırada deklanşöre bastı. Fotoğraf ertesi gün, 13 Ocak 1928’de Daily News gazetesinin kapağında tam sayfa yer aldı. O tarihlerden bu yana gizli kamera istihbaratçılar, polisler, özel dedektifler, şantajcılar ve gazeteciler tarafından kullanılır oldu (6).

Gizli kamera kullanımı özellikle basının kamuyu ilgilendiren bir olayın ortaya çıkartılmasında kullandığı yöntemlerden biri olmasının yanında habercilik dışında da rastlanılan bir durumdur. 

Habercilik dışında gizli kamera kullanımının yaygın olduğu durumlardan biri kasa kamera sisteminin kullanılmasıdır. Bu sistem bazı süper marketlerde kasa görevlilerinin ürünü olduğundan daha düşük bir bedelle okutmalarına engel olmak amacıyla kurulan pos gizli kasa sistemidir. Bundan başka işyeri kamera güvenliği sistemi işyeri sahipleri tarafından çalışanlarını denetlemek için kullanılır. Dadı izleme sistemi ise ebeveynlerin çocuklarını emanet ettikleri bakıcıların çocuğa nasıl davrandığını tespit etme amacıyla kullanılan gizli kamera sistemidir.

Günümüzde bilim ve teknolojinin hızla ilerlemesi sonucunda bir gömlek düğmesine sığacak kadar küçük kameralar, kameralı cep telefonları, gece gören enfarju dürbün ve kameraları, toplu iğne büyüklüğünde mercek ve mikrofonlar, uzaktan en küçük sesleri bile kaydeden antenler, teleobjektifler ile dünyanın her yerinden dinlenebilen casus telefonlar gizli kamera sistemlerinin teknik olarak ulaştığı boyutun özel hayat hakkının korunması bakımından ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koymaktadır.
________________________________________

6. Akbulut Tan, Nesrin, Türkiye’de Gizli Kamera Uygulamaları, http://cim.anadolu.edu.tr/pdf/2004/1...asal%20izin%22, (erişim tarihi: 10.11.2006).
b. Gizli Kamera Kullanımının Hukuki Boyutu

Gizli kamera kullanımı ile ilgili kanunlarımızda açık bir düzenleme yer almamasına rağmen çeşitli hukuki düzenlemelerle özel hayat hakkının korunmuş olması karşısında gizli kamera kullanımın hukuki boyutu belirlenebilir.

AİHM’nin Sözleşmenin 8. maddesinin 1. fıkrasına göre vermiş olduğu kararlarda, güvenlik kameralarının kamuya ait sokaklarda yada alışveriş merkezi veya polis istasyonu gibi binalarda meşru ve öngörülebilir amaçlarla olağan bir biçimde kullanılmasının tek başına m.8/1’i ihlal etmeyeceği ifade edilmiştir (7). Fakat bireyin izlenmesi ve evinin işyerinin veya telefonlarının dinlenmesi özel hayata müdahale edilen alanlardır (8). Burada özel ve bireysel alanın nasıl belirleneceği sorunu karşımıza çıkar. Bireyin özel alanı sadece konutundan oluşmaz. Ev dışındaki özel alanlarda veya haberleşme dışındaki özel alanlarda da özel hayata müdahale mümkündür. Çünkü bu alanlar bireyin “kendisi” olması için yeterli değillerdir. Birey kendisinin olduğu veya olmak istediği gibi bu alanları kendine ait tutabilmelidir (9). Niemietz (10) davasında AİHM, özel-resmi alan ayrımı için her zaman “mekan”ın belirleyici olmadığı kanaatindedir (11). Bu anlamda gizli kamera sistemleri her ne amaçla kullanılırsa kullanılsın Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde ve TC Anayasası’nda koruma altına alınan özel hayat hakkına müdahale oluşturacaktır.

Ülkemizde gizli kamera sistemlerini edinme konusunda da herhangi bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. Bugün isteyen herkes bedelini ödeyerek gizli kamera sahibi olabilmektedir. Basının habere ulaşmada gizli kamera kullanmasında kamu yararı bulunmadığı tartışmaları yapılırken, gizli kamera pazarının kamuya açık olması elbette tehlikeli sonuçlar ortaya çıkaracaktır. İşlenmiş bir suçun ortaya çıkarılması amacı ile teknik araçlarla izleme imkanı CMK’da sıkı koşullara bağlanmış olmasına rağmen, bu alanın kamuya tamamen açık olması hukuki anlamda bir eksiklik oluşturur. Kamera kullanımı konusundaki koşulların belirlenmesi, bu anlamda örneğin herhangi bir uyarı olmaksızın her ne amaçla olursa olsun kurulan kamera sistemlerinin kullanılmasına izin verilmemesi ve bu sistemleri pazarlayan firmaların denetiminin sağlanması ile belirlenen koşullara uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımların hukuki düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir. Hatta özel hayatın gizliliğini -güvenliğin sağlanması gibi istisnalar dışında- ihlal etmenin hukuka aykırı olduğuna ilişkin tespitimiz ışığında, “sadece ve sadece gizli çekim ve gizli kayıt için üretilen ” araçların istisnai haller dışında satışının yasaklanmasının gerekliliği de ileri sürülebilecektir.
__________________________________________________

7. Bkz. Üzeltürk, Sultan, 1982 Anayasası ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Göre Özel Hayatın Gizliliği Hakkı, Beta, 1. Bası, İstanbul, Mayıs 2004, s.196.
8. Bkz. Üzeltürk, Sultan, 1982 Anayasası ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Göre Özel Hayatın Gizliliği Hakkı, Beta, 1. Bası, İstanbul, Mayıs 2004, s.197.
9. Bkz. Üzeltürk, Sultan, 1982 Anayasası ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Göre Özel Hayatın Gizliliği Hakkı, Beta, 1. Bası, İstanbul, Mayıs 2004, s.171.
10. Niemietz v. Germany, 13710/88, 16.12.1992
11. Bkz. Üzeltürk, Sultan, 1982 Anayasası ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Göre Özel Hayatın Gizliliği Hakkı, Beta, 1. Bası, İstanbul, Mayıs 2004, s.172.
c. Gizli Kamera Kullanımına Karşı Başvurulabilecek Hukuki Yollar

Mevcut hukuki düzenlemeler karşısında “gizli kamera kullanılması serbesttir!”. Oysa kişinin özel hayatına en etkili müdahale bu yolla yapılabilir. Gizli kamera kullanımı konusunda kişinin eli kolu bağlıdır. Çünkü kişinin bu durumdan hiçbir zaman haberi olmayabilir. Şayet haberdar olursa kişinin bu konuda başvurabileceği bazı hukuki yollar bulunmaktadır.

Gizli kamera kullanan kişi koşulları oluşmuşsa TCK’nın 134. maddesi anlamında Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunu işlemiş olur. Bu suçun maddi unsuru gizli bir yaşam alanına girerek yada başkalarınca görülmesi veya dinlenmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesidir. AİHM kararlarında olduğu gibi özel hayat alanı tespit edilirken “mekan”ın belirleyici bir kavram olarak kullanılmaması gerekir. Böylece ebeveynin çocuklarına nasıl davrandığını tespit etmek amacıyla evine kurduğu gizli kamera sistemi çocuk bakıcısının özel hayatının gizliliğini ihlal niteliği taşır. Ancak gizli kamera kullanımının ne zaman bu suçu oluşturacağı hususu iyi bir şekilde tespit edilmelidir. Aksi halde kanunilik ilkesinin ihlali sonucu ortaya çıkar.

Gizli kamera kullanılmasında cezai sorumluluğun yanında başvurulabilecek daha geniş hukuki yol MK m.24 ve BK m.49’a göre tazminat davası açmaktır. Bu yolun TCK’daki düzenlemeden daha geniş bir imkan sağlamasının nedeni, burada Ceza Hukukundaki kanunilik ilkesinin ihlali tehlikesinin bulunmamasıdır. Gizli kamera kullanımının meşru olmayan bir amaçla yapılması halinde her zaman özel hayata müdahale niteliği taşıdığı hususu göz önüne alındığında, bu durumda mahkemece her zaman tazminata hükmedilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder